7 Kasım 2013 Perşembe

Okuma Şenliği Kış 2013


Pinuccia yine her zamanki gibi çok güzel bir etkinlik düzenliyor. Ne yazık ki geçen sefer etkinliğe katılamamıştım. Dün akşam kitaplığımı gözden geçirdim birkaç kategoride kitabım yok alınması gerekiyor. 

Siz de katılmak isterseniz ayrıntılar için tıklayınız.

Etkinlik 3 Kasım - 3 Mart arası sürecektir. 
Pınar'a emeği için binlerce teşekkür :)

Benim listem şu şekilde olacak ;

Kategoriler: 
(Tüm kategoriler için okuyacağınız her bir kitap en az 200 sayfa olmak zorunda):

1. Kategori (10 puan): Altın Kitaplar Yayınevi’nden çıkan bir kitap okuyanlara.
Bu kategoride Stephen King- Doktor Uyku'yu okuyacağım.(544 Sayfa) Arkadaşım kitabı okurken baya korkacağımı söyledi, hadi hayırlısı :)

2. Kategori (10 puan): Kütüphaneden ödünç alınmış veya sahaftan satın alınmış bir kitap okuyanlara.
Aziz Nesin- Gol Kralı, Tekin Yayınevi, 367 Sayfa
. Tunalı'da Kuğulu Pasajı içindeki sahaftan aldım. Bu sahafı Doktor Uykuyu tavsiye eden arkadaşım vasıtasıyla öğrendim. Çok büyük değil ama birçok kitabı bulabilirsiniz.

3. Kategori (10 puan): Adında bir hayvan adı olan bir kitap okuyanlara.
William Golding- Sineklerin Tanrısı, Mondadori Yayınevi, 250 sayfa.

4. Kategori (15 puan): 600 sayfadan uzun bir kitap okuyanlara.
Ateşle Oynayan Kız, 
Stieg Larsson, Pegasus Yayınevi, 672 Sayfa

5. Kategori (15 puan): Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış bir yazarın bir kitabını okuyanlara.
 Türkü Söylüyor Otlar, Dorris Lessing, Can Yayınları, 234 sayfa

6. Kategori (15 puan): Türk edebiyatında klasik kabul edilen bir roman okuyanlara.
Murtaza, Orhan Kemal, Everest Yayınları, 438 sayfa

7. Kategori (15 puan): Hiç okumadığınız bir ülke edebiyatından bir kitap okuyanlara.

Doğu'nun Kızı, Benazır Bhutto, Pegasus Yayınları, 512 sayfa, Pakistan


8. Kategori (20 puan): Sinemaya uyarlanmış bir kitabı okuyup filmini izleyenlere.
Beyaz Diş, Jack London, İş Bankası Yayınlar, 258 sayfa
Filmi White Fang, 1991 IMDB : 6.5

9. Kategori (20 puan): Adında kış mevsimine ilişkin bir sözcük olan veya konusunda kış teması olan bir kitap okuyanlara.
Sisle Gelen Yolcu - Jean Christophe Grange - Doğan Kitap,680 sayfa

10. Kategori (25 puan): Yasaklanmış bir kitap okuyanlara.
Madam Bovary, Gustave Flaubert, Aden Yayınları, 476 Sayfa (
1856 tarihli roman Fransız halkının ahlaki değerlerine saldırdığı gerekçesiyle yasaklandı, yazarı yargılandı.)* Wikipedia'dan aldım...

11. Kategori (25 puan): Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk hakkında yazılmış bir kitap okuyanlara.

Henüz karar veremedim...

12. Kategori (25 puan): Yayınlanmış en az beş kitabı olan bir yazarın ilk kitabını veya romanınıokuyanlara.

Henüz karar veremedim...


13. Kategori (25 puan): Bir biyografi veya otobiyografi okuyanlara.
Hitler'in Sekreteri, Traudl Junge, Alkım Yayınevi,
317 sayfa .

14. Kategori (30 puan): Okuma yazmayı öğrendiğiniz yıl ilk kez yayınlanmış bir kitap okuyanlara.

Çılgınlığın Ötesi, Stephen King, Altın Kitaplar, 464 sayfa okumayı öğrendiğim yıl 1995

15. Kategori (40 puan): Bir üçleme veya aynı seriden üç kitap okuyanlara.
Sherlock Holmes setinden 3 kitap okuyacağım

1 Ekim 2013 Salı

İlahi Komedya

hiç ilahi komedya’yı okudunuz mu? dante’nin cehenneme yolculuğunu? ben okudum…çok güzeldi. ve o an düşündüm. edward, bucket list de bu repliği söylerken..nasıldı inferno? paradiso ve araf a göre çok daha güzeldi. tüm dünya intikamını, nefretini satırlarıyla kusuyordu. her okuduğum kitabın parçası olmayı o kadarçok istiyorum ki…keşke Vergilius olsaydım, dante ye rehber olan. O’nu cehenneme değil bugüne getirirdim….

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Sonsuzluk ötesi

Kalbi ağrılarla kıvranan bir insanım ben
Söyleyemediğim çok şey var
Sağa dönsem bir tutukluk solumda ise yanlışlar
Ve yine ben dümdüz devam ediyorum
Arkama bakmadan...

26 Temmuz 2013 Cuma

Instagramm

Merhabalar, Supercellma'dan kıskanarak ben de instagram kullanıcı adımı paylaşayım dedim...
http://instagram.com/suzangia

Bekliyorum anacım

25 Temmuz 2013 Perşembe

Ah be Medusa


Zavallı Medusa...
Güzel olmak onun mu kabahati...
Yine bir erkek yine bir hüzün.
Athena'nın da alacağı olsun. Kocan seni boynuzladı diye olacak iş mi bu?
Çok üzgünüm Medusa...
Yerebatan Sarnıcına ne zaman gitsem senin sütunun olduğun yere geldiğimde altıma ediyorum..
Seni böyle yansıtanlar utansın!

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Aynı olmamalıyız

Bu dünya, senden olmayanlarla hoştur. Onların sana verdiği ilimlerle, kıymetlerle, gönüllerle hoştur. Sadece senin gibiler değil, senden olmayan da çok yaşasın ki, sen de yaşa. Hele bir de onun gözüyle gör şu fani dünyayı. Herkes beyaz olsa, o zaman beyazı fark edemezsin ki. Değil mi? Veyahut da siyah. Beyaz en güzel siyahta belli eder kendini. Beni ben yapan yegane şey, benden olmayandır. O yoksa, sen de yoksun. Ne anlamın kalır ne rengin belli olur, ne de tadın.*




* Hükümet Kadın filminden alıntıdır.

25 Haziran 2013 Salı

Alevi olmak

Alevilikle ilgili daha önce yazmıştım.
İnsanın yüreğine burkan şeyler vardır.
Kendini toplumun parçası olarak görürsün ve ne yazık ki gün gelir
İstanbul gibi önemli kente yapılacak köprüye Alevileri katletmiş bir padişahın adı verilmek istenir.
Osmanlı da o kadar padişah varken neden en gaddar olanın adını seçersin?
Gezi parkı döneminde hayatımın en önemlisi olarak gördüğüm insanları hayatımdan çıkardım.
Cahillikleri gözüme o kadar battı ki dayanamadım.
Küçükken annem kandil akşamı helva yapmıştı.
Helvaları tepsilere koydu ve komşulara dağıtmam için bana verdi.
Herkese götürdüm.
Komşularımızdan biri hocadır ama yaşlı değil.
Genç... o zamanlar 30larında. kuran kurslarında yetişmiş.
Kapısını çaldım.
Helvayı uzattım, ağız eğdi yapmacık bir gülümseme takındı ve bana bekle de tabağınızı vereyim dedi.
Kapı açık mutfağa doğru yöneldi ve helvayı gözlerimin önünde çöpe döktü.
Ağlayamadım, sesimi çıkaramadım.
Sadece sustum.
Neydim ben?
Cüzzamlı bir hasta?
Ailemde bulaşıcı bir şey mi vardı?
Yoksa Alevilik bulaşıcı mıydı?
Allah'ın emrini bu denli iyi bildiğini düşünen bir insan nasıl olur da Allah'ın yarattığı kulun kalbini kırar?
Alevi olmak zordur...
Ama zorluklara rağmen benim için Alevi bir ailede doğmak Allah'ın bana tanıdığı en büyük şanstır...
Şükürler olsun...

4 Haziran 2013 Salı

İyi misiniz?

Galiba bazı insanlar gerçekten üç maymun...
hala kitap yorumları yazanlar,
kitap kulelerini paylaşanlar,
hangi filmi izlediğini anlatanlar görüyorum.
facebook'ta piknik fotoğrafları!!!
sildim arkadaşlar.
böyle insanları sildim.
duyarlı olmak denen bir şey var.
bu öyle bir şey ki;
ne savunulan şeyin içinde olman gerekir ne de tam karşısında.
Bilincinde olursun saygı duyarsın.
Ama insanlar panik içinde çığlıklar atarken,
galeyana gelmişken,
biber gazı sabah bile burun direğini sızlatırken sen
öylece hiçbir şey yokmuş gibi aaa şunu izledim al bak şunu okudum diyemezsin.
o zaman ben sana boş okumuşsun arkadaş, boşuna yıpratmışsın o güzelim kitapları derim.

25 Mayıs 2013 Cumartesi

23 Mayıs 2013 Perşembe

Bugün mutlu olma günü

Dün İbrahim Maalouf konseri vardı..
onu dinlerken gözlerimi kapattım ve beni hayatta nelerin beklediğini düşündüm.
Bugün hayatımın geri kalanının ilk günü.
Mutlu olmalıyım.
Mutlu olmak için kasmalı mıyım peki?
İnsan kendiliğinden mi mutlu olur yoksa onun mutlu olması için sürekli olarak bir şeylerin buna vesile mi olması gerekir?
Topraklar üzerinde neden sınırlar vardır?
Neden sen ben o diye ayırırız insanları?
Neden herkesin bir kimliği olmak zorunda?
Gülmek kadar ağlamakta yakışır bazı yüzlere...
Ağlarken hiç olmadık şeyler gelir aklınıza
Yaptığınız aptallıklar, saçmalıklar.
Yani mutlu olmak kadar üzülmekte gereklidir hayatta.
Bazı şeylerin kıymeti bilinsin diye vardır yokluklar....




14 Mayıs 2013 Salı

Lanet ediyorum,,

neden mi?
kendi ülkemde azıcık ötemizde insanlar feryatlarla kaderine yanarken sokaklarda bangır bangır şampiyonluk kutladılar.
insanlar saçma sapan programlar izlediler...
ve hiçbir şey yapmadılar.
Anneler gününde herkes mutluydu,
azıcık ötesinde anasız kalan evlatları düşünmeden herkes gülümsüyordu... Çiçekler havalarda uçuşuyordu..
ben ne mi yaptım?
hiçbir şey televizyon bulabildiğim kanallarda insanların çığlıklarını izledim. masum insanların katledilişini ve buna sessiz kalan insanları izledim.
ve bir kez daha anladım ki cahillik değil insan olamamak çok kötüymüş büyük yaraymış...

23 Nisan 2013 Salı

Üzgünken yapman gerekenler


Atam.....


Küçük hanımlar, küçük beyler!
Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız!
Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz.
Kendinizin ne kadar mühim, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız.
Sizlerden çok şeyler bekliyoruz; kızlar, çocuklar!




                                     

17 Nisan 2013 Çarşamba

Siz hiç...

Siz hiç haksızlığa uğradığınızı bile bile sessizliğe gömülüp ağladınız mı?

16 Nisan 2013 Salı

görme meselesi

her gördüğümüze inanmalı mı?
herkes şeffaf mı?
söylediklerinin ne kadarı doğru?

14 Nisan 2013 Pazar

yo kardo bu böyle olmaz

Olma mı?
Olmaz dabi,
gitsem böyle ege'de falan küçük bir kasabaya,
1 hafta teyzelerle amcalarla sohbet etsem,
sadece ege'nin havasını içime çeksem,
yanımda kitaplarım olsa,
bir ağacın gölgesine geçip okusam kitabımı,
yöresel yemekler yesem,
oranın genç kızlarıyla konuşsam
bana hayallerinden bahsetseler...
ege içimde ukdedir....
hangi şehir olduğu fark etmez,
sahil kasabası olsun yeter,
insanları konuşurken şiveleri akıp gitsin...
gidiversem,
oraları görüversem...
ahh ege ahh

12 Nisan 2013 Cuma

deli gibi dolaşıyorum

tam olarak kullanabileceğim tabir bu
şu iki hafta içinde Afyon, Konya deli gibi döndüm durdum,
bir sürü plan yaptım...
şunu anladım ki, ya da şöyle söyleyeyim şu son zamanlarda okuduğum kitaplar bana bu gerçeği çokça hatırlattılar "HAYAT ÇOK KISA




  




11 Nisan 2013 Perşembe

Şahika&Feraye

Hiçbir kitap beni bu kadar ağlatmamıştı.
Gücü dünyanın en önemli şeyi olarak gören insanlara lanet olsun

10 Nisan 2013 Çarşamba

Tutunmak

sağlam bir ağaca tutunuyorsan eğer kendini hep güvende hissedersin,
arkana bakmana gerek yoktur,
daima ilerlemek istersin,
ne de olsa arkana bakmana gerek yoktur.
Peki ya ağaç içten içe çürüyorsa ve sen bunu göremiyorsan?


9 Nisan 2013 Salı

Telefonun başında bekliyorum

Bir alo de gelmezsem namerdim diye devam eden şarkı benim ruhumu içine çekti..
aramıyorum
gurur yaptım
ararsam ağzıma etsinler
tanrım neden böyle olmak zorunda??
o aramazsa aramam
bu mantık neyin kafası sonucu ortaya çıktı bilmiyorum.
İnsan bir şeyler hissediyorsa sonuna kadar çaba göstermeli midir?

8 Nisan 2013 Pazartesi

Turistin parayla imtihanı

Turist olmak zordur,
dil bilseniz de aksanınız hafif bir çatırdasa hop 2 katı hesap,
misal Konya'ya gittik cumartesi,
ermişlerin şehri fakat insanları ne yazık ki ermişlerin ve dervişlerin fikirlerinden bir nebze etkilenmemişler.
İnsanları nasıl düdükleriz,
nasıl katakulleye getiririz onun peşindeler.
mevlana müzesinin orada bir restorana gittik,
tandır kebabı söyledik,
menüde 15 lira yazıyordu.
makul bir fiyat sonuçta et.
sonra garsondan ziyade patronu gibi görünen adam yaklaştı ne arzu edersiniz cart curt iki şeyden sonra ben
italyanlara sordum ee ne yiyelim diye
oranın yöresel bir şeyi olsun diye karar verdik.
adam tabi italyancayı duydu
hıı 150 gr mı yoksa 200 gr mı diye sordu.
biz de öğlen vakti ağır löp eti düşünerekten 150 gr dedik.
Sizce 150 gramın fiyatı ne kadardır??
menüde 15 lira yazıyor....
mantıklı olarak adam öyle 2 seçenek sunduğuna göre demek ki 15 lira 150 gramdır
200 gram daha fazladır.
yedik içtik allah razı olsun hesap lütfen
ve kazıklanma mode on....
adama açıklamayı sorunca pişkin pişkin sırıtması yok mu??
Allah'ım....
Bu sadece Türkiye'ye özgü değil....
her yerde bu böyle....


2 Nisan 2013 Salı

bundan ötürü tüm terkedilişler

hoşlandığın insan ağzına ederse ondan iyisi yok, ama ağzının içine bakarsa amaannn zaten bana tav
böyle gelmiş böyle gidecek korkarım valla şarkısını hayatının fon müziği
aşkı bulamıyorum yakında bir kedim bile yok anlıyor musun şarkısı ince sızın olacak
ve sen pencere önünde kahveni yudumlarken caddeler cıvıl cıvıl hatta mıkıl mıkıl insanlarla dolu olacak..

28 Mart 2013 Perşembe

Ohh no

25 yaşımdayım ve bugüne kadar sadece 156 kitap okumuşum...
zalımsın zaman....

27 Mart 2013 Çarşamba

Kafamda deli sorular

Serdar Ortaç'ın şarkı sözlerini müziksiz okuduğumda rabbim
bu adam ne içmiş de bunları yazmış diye düşünmeden edemiyorum.
Ama konumuz bu değil. Konumuz benim mallığımın volume 45587. hikayesi.
Çılgın Bediş gibiyim sayın okuyucu hayal aleminde yaşıyorum.
Prens Harry'i Esat Maksim Gazinosunda görmüş gibiyim.
Ayrıca Nurgül Yeşilçay ile Harry Potter'ı beraber görünce Eğreti Gelin 2'yi mi çekiyorlar diye
söylenip buna inanan da benim.

Lerzan Mutlu'nun r'leri bastırarak söylediği Yarrr dediğin Ararr şarkısı'nın ünlü harfiyim şuanda.
Allah'ım ergen gibiyim çünkü trip atmak için tüm her yerden sildiğim insan evladının mesaj atmasını bekliyorum.
Her boku sünger gibi çeken beynim o numarayı nasıl ezberlemedi?
Rıza Kocaoğlu'nun saçları afroamerikan olacakmış da sonradan türk doğmaya karar vermiş gibi durmuyor mu?Ayrıca insanlar neden Rıza Kocaoğlu'nun boyunu merak ediyorlar ki yazık değil mi bu adama??
Allah'ım neden????

26 Mart 2013 Salı

Karadayı

bir dizi insanın ağzına bu kadar edebilir,
o ıslıklı şarkı başladığında ota boka ağlıyorum...
Yani Çetin Tekindor'un sırtını gösterselerse sadece ona bile ağlarım..
Mal mıyım bilemedim

25 Mart 2013 Pazartesi

ve sonsuzluğa açılır kapılar

kalbi kırılmış olan insanlar kapılarını hep kapalı tutarlar.
parolaları bile vardır.
ne yazık ki ben de bu insanlardanım.
güvenim çokça zedelendiğinden insanlara kolayca inanmam. 
kendi çapımda denemeler yaparım.
güvendiğim zamansa kimse o insanla arama giremez 
sonrası harabe.
beklemediğin anda aldığın bir darbe...
sessizlik,
isyan,
veryansın, 
nefret...
bazen diyorum aşkı bulmak bu kadar mı zor diye..
aslında kolay ama yüreği yetene gözü görmeyene
aklı yüreğinde olmayana çok kolaydır aşkı bulmak...
yine aynı hüsranı yaşadım..
sonunda yıkılmamak için başında yenilgiyi kabul ettim.
şimdi ise neden bir kerede olsun kapılarımı açık bırakmadım diye kendime kızıyorum.
bir kere olsun kapının ardında mutluluğun olacağına inanabilseydim...
daha doğrusu inanmak isteseydim,
aslında yapabilirdim...
sonsuzluk ise o an için aklı kalbine karışmış, fikri hür insanı anlatır benim için...
kapısında ne bir parola ne bir zil vardır...
her gelen kabul edilir,
kapı herkese açıktır,
ne bir sorgu ne bir sual 

21 Mart 2013 Perşembe

I wish it would rain

Şuan huzur bulmamı sağlayan şarkı;

Bloglovin

Ben niye eksik kalayım değil mi??

<a href="http://www.bloglovin.com/blog/5491657/?claim=kay7b3gd7qz">Follow my blog with Bloglovin</a>

20 Mart 2013 Çarşamba

Bir yudum kahve

Annem Türk kahvesini sadece fal baktırmak için içer.
Hatta hepsini içmez yarısında döker hemen ters çevirir.
Öyle ki Ankara'ya geldiği zaman ev arkadaşımın annesi de buradaydı. Kadının fal baktığını öğrenince
75 fincan kapatmış, Battal Gazi gibi bu anam için bu babam için ee hadi bu da şunun için diye sıraya koymuşluğu vardır.
Bense Türk kahvesine yeni yeni bağlanıyorum.
Öğle yemeği dönüşü iş yerinde bi kahve partisi yapıyoruz.
Ehh İtalyanlar kahve manyağı.
Sabah  9 da ilk kahveler içiliyor sonra 11 de bir daha ve
en son olarak saat 3 de öğle yemeği dönüşü son espressolar içiliyor.
Yani resmen selülit sever bir ortam ahahaha.
Fal konusuna dönecek olursak...
Bazen öyle atışta bulunanlar var ki aboooooo diye feryat edesim var.
Ki şu aralar bana baktırır oldular. Sıkışa geçiyorum ertesi gün arayıp senden korkulur diyorlar...
Acaba gerçekten çıkar mı iki telveden gelecek haberleri

18 Mart 2013 Pazartesi

Gerçekte neredeyim?

Şuanda Ankara'da olmama rağmen kendimi bambaşka bir yerde hayal ediyorum...
Fakat düşündüğüm bu yer İstanbul değil
Olması mı gerekiyordu?
Tüm özlediklerim orada peki ben niye onların olduğu yeri özlemiyorum?
hafta sonu kendimi filmlere ve kitaplara verdim ve dolayısıyla gerçek hayata döndüğümde
sıkıldığımı aslında önümde uzanan uzun seneler olmasına rağmen kendimi yapayalnız ve yorgun hissettim.
Bir cümle insanın hayatını bu kadar etkiler mi??
Bir cümleyle, bir eylemle insan hayatını gözden geçirir mi?
Dostluklarını sorgular mı?
Galiba arkadaşlıklar açısından pek şanslı değilim aslında çok şanslıyım ama bazen baktığımda bu açıdan da
doğru yerde olup olmadığımı bilemiyorum...
kimi zaman bir mesajla havalara uçan ben iki dakika sonra gelen bir mesajla yerlere yığılıyorum...
Enerjim birden düşüyor.
Öyle gerizekalıyım ki kırıldığım üzüldüğüm şeyleri söyleyemiyorum!!!
Gerçekten yaşamak istediğim şekilde mi yaşıyorum?
Bazen durup baktığımda o kadar farklı bir noktadayım ki,
nokta kimi zaman bir virgüle dönüşerek devamı olan bir olaya dönüşürken
kimi zamanda hiçbir işaret olmaksızın sona geldiğimi fark ediyorum.
Ee nerede bu cümlenin sonu derken bambaşka bir yerde buluyorum kendimi.
Ben bu aralar yine iyi değilim...

15 Mart 2013 Cuma

Ne kadar doğru

Halil Cibran Ermiş kitabından...

Bindik bir alamete

Allah'ım hava pok gibi....
Yemin ederim bir korku filmi çekilir.
akşam rüzgarın sesi o kadar korkunçtu ki..
Kendimi amerikan filmlerinde genellikle ormanın ortasında süper lüks bir evde hissettim.
Tabi ahahaha bizim evin öyle bir durumu yok. şuan ise hava yine bir garip renkte...
Allah yardımcımız olsun

14 Mart 2013 Perşembe

Ben deli miyim yaaa

bu sorunun cevabı evet olabilir neden mi?
kaç zamandır gece yemek yememeye çalışıyorum...
Ama dün gece saat 11 civarı bir tuzlama aşkı geldi...
İlla gidip bi işkembecide yemem gerekiyordu yani..
O an için zaruri bir ihtiyaç gibi göründü gözüme...
Kızanımı ve sevgilisini de ikna ettikten sonra
hemen kendimizi bir işkembeciye attık.
Mübarek oturduğumuz yer gazinolarla dolu olduğu için adım başı var işkembeci...
Son zamanlarda gazetelerde çıkan Ankara'da gece kulübüne silahlı saldırı başlıklı yazıların geçtiği yerlerin dibinde oturuyoruz.
Şimdi bazılarınız ıyy diyerek okuyordu bu yazıyı ama tuzlamanın verdiği tadı hiçbir şey veremez...
İstanbul'a gittiğimde kuzenlerim kardeşimde beni almaya geldiklerinde direk tuzlama yemeye gitmişliğimiz vardır:)
Deli miyim galiba evet!!!

13 Mart 2013 Çarşamba

takvim yaprakları

birbiri ardına dökülürken ben yine öylece bakıyorum
yok aslında o kadar boş geçen bir dönem değil...
5 kitap 6 film diye geçiyor haftalar...
tabi 5 kitap biraz abartı oldu ama
Ona yakın bir rakam.
dün d&r'dan sipariş verdim 10 kitap birden ne yapacağım bu kadar kitabı nasıl bitireceğim?
Bitiririm yaaa:)
Bir sürü film aldık...Minnoş'la kara kara düşünüyoruz nasıl izleriz bu kadar filmi diye ama almaktan da geri kalmıyoruz:)
Bugünün motive edici resmi:
Yılmaz Özdil'in dediği gibi Santçılarımız gidiyor,
Ünlüler kalıyor geriye...***
Bu şarkıda Kemal Sunal ile oynadığı filmlerde bizi kahkahaya boğan ve ne yazık ki dün hayatını kaybeden Dinçer Yılmaz'a gelsin;



12 Mart 2013 Salı

Hangisiyle başlasam?

Arkadaşlar hazır D&r Haruki Murakami haftası yapmışken
hepinizin bloglarında gördüğüm bu yazarın kitaplarından birini okumak istiyorum ama hangisiyle
başlasam bilemiyorum....
Sizler bana yardımcı olun please!!!!

Bu arada en sevdiğim yazarlardan biri olan Sinan Akyüz'ün yeni kitabı çıkmış o da kaçmaz:)

Kampanya sayfası

11 Mart 2013 Pazartesi

Angaralılar buluşalım mı??

Evvet;
Aylar öncesinde bi buluşma olmuştu ve tadı damağımda kalmıştı...
Sevgili Nesrin'e yazdım buluşalım mı diye..
Eğer aranızda ilgilenen varsa bu cumartesi görüşelim ne dersiniz?

9 Mart 2013 Cumartesi

Tarantino !!!!!

Django Unchained'i izledim....
Ve tek kelimeyle harika,
Bir insanın bütün filmlerimi harika olur ya??
Tarantino adamın hasısın....
Şarkılar, oyuncular hepsi harika:)

Bu da benim filmde favori şarkım;


7 Mart 2013 Perşembe

Arkamdan konuşmasınlar diye

Can Yücel'in şu şiirini görünce bi gülesim geldi;


Arkamdan Konuşmasınlar Diye

Her Donkişotun bir yeldeğirmeni vardır
Benim ki Heybeli'de
Yarı yarıya yıkık
Üstünde
Kırmızı üstüne beyaz beyaz harflerle
Kocaman
TÜRKİYE HALK BANKASI
Yazılı
Vallahi billahi de
Beş kuruş almadım o reklam için
****Can Yücel
Ayrıca Kitapseverler hürriyetin şu sayfasına bir göz atarsa çok sevindirik olurum...
Şehitlerimiz için 1 milyon kitap toplanmak isteniyor destekleyiniz lütfen

Bugünün şarkısı;



6 Mart 2013 Çarşamba

Valla bunlar hep kıyamet alametleri

Öyle derler,
Koca koca binalar, teknolojinin bu kadar gelişmesi hep kıyamet alametleriymiş.
daha geçen gün ev arkadaşımla konuşurken o da şöyle bir şey söyledi;
kızan yeni neslin bu kadar iri yarı olması büyük göstermesi kıyamet alametleri...
Ne kıyamet alameti anam;
ver doğaya hormonu sonra da kıyamet alameti,
ehh kıyamet gelmemesi için keşke hiç beynimizi kullanmasaydık 
hala mağara da yaşıyor olurduk ne güzel...
ama şu havayı napıcaz?
dün kıçım donuyordu bu gün yazdan kalma bir gün...
Ne giysem yanlış...
güneşte terliyorum gölgede donuyorum...
Allah'ım ben nerede yanlış yaptım?..
Cemre düştü düşmesine de bu yaz kurak geçer ben size söyleyeyim...
Zaten önceki senelerde böyle susuzluk çekmeyelim diye çocukluğum en güzel eğlencesi sokakta halı yıkamayı yasaklamışlardı...
niye her şeyin bokunu çıkarmak zorundayız ki??
bu arada sabah işe gelirken, karşıdan karşıya geçmek için ışıkları bekliyordum. Ankara da yaşayanlar belki bilir Kennedy caddesi sabah cehennem yeri gibidir korna sesleri bağırmalar sanki dünyanın sonu gelmiş gibi kendimi bazen 2012  ya da Ben Efsaneyim filmlerinde rol alıyormuş gibi hissediyorum.
Neyse tam yayalar yeşil yandı geçicem malın teki ohh sanki panayır alanında gezi yapıyor gibi arabasıyla kırmızıda geçti, bir de suratıma bakıp sırıtıyor !!!
Sen misin bunu yapan aldım plakasını aradım polisi bir de laf söyledim dedim ki;
Ehh belki günümüzde kırmızı ışıkta geçmek normal olabilir ama bunu yaparken insanın suratına bakıp sırıtmamalısın!! Poliste haklısınız dedi ve gittiği istikameti sordu bende koordinatlarıyla verdim şaka şaka sadece Atatürk Bulvarı'na döndüğünü söyledim...
Hadi kırmızı ışıkta geçiyorsun bari sırıtma!! bu bana Vizontele'nin bi sahnesini hatırlattı ;
-baba akü yok!
+şarzı mı bitmiş ulan?farları açık bırakırsanöyle olur böyle...
-akü komple yok çalmışlar
+vueeyy?
-hee, kaputu açmışlar bir de aküyü çalmışlar, kaputu açtınız bari aküyü çalmayın. aküyü çalmamış olsalar hani.



Ve şu yazıyı görünce pinterestte hak vermemek imkansız diye düşünüyorum;

NIVEA yürekleri ağza getiren bir şakayla yeni Stress Protect deodorantı tanıttı

Havaalanında yaşanabilecek en büyük terslik veya en korkutucu deneyim ne olabilir dersiniz? Uçağınızı kaçırmak mı, bavulunuzu kaybetmek mi yoksa hava koşullarından dolayı günlerce havaalanında kalmak mı?

NIVEA, yolcular üzerinde uyguladığı Stres Testi’yle, onlara soğuk terler döktürmüş ve yeni Stress Protect deodorant için eğlenceli bir viral reklam hazırlamış. Videoyu izleyenler, en stresli deneyimlerini #StresTesti etiketiyle Twitter’da paylaşmaya başlamış bile.




Bir Stres Testi, NIVEA’nın yeni ürünü Stress Protect deodorantı tanıtıyor.

Videoda, farklı insanlar havaalanında uçaklarının kalkmasını beklerken, bir anda tehlikeli bir kaçak olarak arandıklarını öğreniyorlar ve ne yapacaklarını şaşırıyorlar.

Günlük hayatımızda karşılaşabileceğimiz heyecan, korku, stres gibi duygu değişimlerinin neden olduğu terleme ile yeni NIVEA Stress Protect deodorantın ne kadar iyi başa çıktığını, esprili bir dil ile anlatan videoyu izleyince, soğuk terlere karşı önlem almanın önemini kesinlikle hissedeceksiniz.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Teatora

Dün akşam Fosforlu Cevriye'yi izledim...
Bir oyun bu kadar mı güzel olur yaaa
Çoktandır gitmek istediğim bir oyundu ama ne yazık ki bilet bulamıyordum.
2 hafta önce öylesine bir girip baktım mybilet'in sitesine ve yer vardı.... Allahım bir heyecanla koştum;
iki koşu karşıya geçip bileti aldım...
Minnoşla ve Mert'le izledik... Hepimiz hayran kaldık...
Ben Güllü'ye ve Sümbül Dudu'ya bayıldım...
Güllü Cevriye'yi gölgede bıraktı resmen... Her repliğine salon koptu...
Şarkılar müthişti. Bir daha olsa yine izlerim...:)

Bu şarkıya koptum zaten:)

1 Mart 2013 Cuma

venice with love

Tam şuanda aklıma geldi Venedik'te bir bar vardı,
tavanında sütyenler asılıydı ahahaha
oradan her geçerken erkek arkadaşlar hep gülerdi...
Hele ki bir tane sütyen bilmiyorum hangi insan evladına ait ama ben onu elbise diye giyerim yani düşünün ne kadar büyük
                                 

                                                   Tam da buradan buldum fotoğrafı

28 Şubat 2013 Perşembe

daha neler

Şuaralar sürekli yeni filmler alıyorum ama hiçbirini izlemiyorum.
Geçen hafta Grease'i izledim ilk defa...
Biraz geç oldu ama...
Hayal kırıklığına uğradım resmen....
Saturday Night Fever daha güzel...
Film sanki eksik gibi... Bir tek Rizzo çok hoşuma gitti....

Ahahahah;
Rizzo: [after telling Marty that she thinks she might be pregnant] Marty, you ain't gonna tell anybody about this, right? 
Marty: Oh sure, Riz, look: I'll take it to the grave. 
Marty: [Marty turns and pushes her way past people, Rizzo following her] Coming through, coming through. Lady with a baby. 



Bu arada bahsetmiştim postcrossing'e üye olduğumu ...
Kartlar gelmeye devam ediyor;

Abu Dhabi'den

Jabonya'dan

Rusya'dan


27 Şubat 2013 Çarşamba

Severim arkadaş

Bir dizi bu kadar mı güzel olur, müziğini duydukça kalkıp dans edesim geliyor,
Kitaplarını da okuyacağım fakat serinin 3. kitabını almışım böylede malım, allah akıl fikir versin amin

26 Şubat 2013 Salı

Biri bana gelsin o da sensinnn

Komşularım olsun istiyorum,
Çay yapalım, kek, kurabiye, börek çörek allah ne verdiyse....
İçelim güzelleşelim...
Dertlerimizi anlatalım,
Pijama terlik oturabilelim...
ahh ahh

21 Şubat 2013 Perşembe

Taklit mi değil mi?

Son günlerde çok mühimmiş gibi o ses Türkiye'nin sonucu tartışılıyor..
Ayda dururken Mustafa'nın kazanması hak mıdır diye soranlar var...
Haktır çünkü ayda detoneydi, geçen sene katıldığında ben de çok beğenmiştim ama bu sene bi sevmedim...
Sevemedim.
Mustafa ise Hakim Bey'le gönlümü resmen fethetti. İş yerinde öğle arasında son ses açıp açıp dinlediğim çok oldu.
Ama o da Onur (Barış Akarsu'ya benzeyen bebe) gibi son dönem resmen Ahmet Kaya taklitçisi olup çıktı...
Oysa 1 tane Ahmet Kaya söyleseydi yeterdi...
napalım....
Yine de kazanan o oldu....
Sorun ise Ahmet Kaya yıllar önce bu ülkede bu desteği görseydi memleketinden başka yerde ölmek zorunda kalmayacaktı...
Bizler neden böyleyiz?
İlla kaybetmemiz mi gerekiyor?
İlla hüzünlü bir hikayeyle mi karşılaşmamız lazım?
Sadece değer versek olmaz mı??
Yapamıyoruz, nereye elimizi atsak bi yanlışlık çıkıyor..
Ya çok seviyoruz ya çok nefret ediyoruz.
Nerden baksan tutarsızlık*


* Ahmet Kaya Başım Belada

19 Şubat 2013 Salı

He said, if you dare come a little closer

yalan yanlış insanlara tapınıp gitmekten bıktım galiba....
şunun şurasında ne kaldı geride bırakacağım yıllara...
Şimdi yapmazsam ne zaman yapıcam ki?
Onun bakabildiği yerden bakabilmem mümkün mü?
hayatımdaki her öküze dün yapabildiğim gibi kapıyı gösterebilecek miyim?
tek derdim kurumayan ojemin bozulması olacağı günler çok mu uzak???
Peki bana söyledikleri gerçek mi??

18 Şubat 2013 Pazartesi

F. U.

biri gelse kolumdan çekse dans etsek,
ama hiç birbirimizi tanımıyor olsak,
dans bittikten sonra yollarımıza devam etsek,
metroda herkes bön bön birbirine bakacağına, kitap okusa müzik dinlese,
hayal kursa ama bön bön bakmasa..
Nezaket zorunlu bir şey olmak yerine olağan bir şey olsa.
İnsanlar sokakta dileneceklerine bir enstrüman çalsalar, bir şey satsalar, çıplak ayakla -42 de dolaşmasalar
Acındırmak için ağlamasalar...
Birbirimize güvensek ve herkes birbirine gülümsese!!



17 Şubat 2013 Pazar

Erkekler hep böyle midir?

neden sadece kendilerine iyi geleni yaparlar?
o an onlara iyi gelen şey tüm dünya için iyi mi olmak zorunda??????
neden sadece filmlerdeki gibi gözlerimizin içine bakıp bizi sevdiklerini söylemezler ki?

13 Şubat 2013 Çarşamba

WTF?

Sevgililer günü yerine;
Dünya temizlik günü olsun,
Hatta gün değil bu olay haftalık bi olaya dönüşsün,
devlet tarafından mecburi kılınsın.
İnsanlar kokmasın!!!
Allah'ım neden ter kokar insan...
Neden????
Ah ölüyorum ölüyorum şarkısını kendi kendime 700 kez söyledim...
Ama ter kokan bey abimiz hala kokuyordur.
Seven her gün sever ama şu temizlik olayı??
orta çağda yaşamıyoruz ki...
İngilizler o dönemde varilin içine koydukları aynı suda tüm aile yıkanırlamış..
hatta bir de deyim varmış banyo suyuyla birlikte bebeği de atmayın...
Düşünün varilin içinde(aynı suda) önce evin erkekleri sonra kadınları sonra çocukları en son minnoş bebekleri yıkıyorlarmış...
Su o kadar kirleniyormuş ki... bu deyim çıkmış ortaya...
Nerde kaldı temizlik...
Ama şimdi öyle mi?? çok bişi değil duşun altına gir iki sabun çal kafana vücuduna bu kadar?
Aziz Valentino bile mutsuz yapma böyle 

12 Şubat 2013 Salı

Malım ben

valla malım...
Güzelim tatilimin içine ettim...
Ankara'ya geri döndüm...
Anam sağolsun...
Gaza geldi aşkımız ikimizde şaşkınız durumu söz konusu şuanda...
Annem ve ben birbirimizi gaza getirdik olan bana oldu...
Ne kadar özlemiştim oysa ki İstanbul'u...
Dört gün içinde en yakın komşu kızının nişanına gittim. Kardeşim olur aslında kendisi...
Birçok arkadaş ve akrabayı ziyaret ettim.
Ve son olarak kuzeyden gelen rüzgarla ankara'ya sürüklendim...
Hayat sen ne zalimsin diyemeyeceğim çünkü kendim ettim kendim buldum...

Alıcam ya bananeeee

Arkadaşlar ben de iphone alıcam vurucam kırbacı, vurucam kırbacı!!!!
Bekleyin çok yakında gelicem

6 Şubat 2013 Çarşamba

Baştan yenik doğmak


Artık her gün gazetelerde eşinden şiddet gören bir kadın görmeye alıştık.
Öyle ki gazetelerde artık manşetten vermemeye başladı...
Gerçekten kadın olduğumuz için bir sıfır yenik mi başladık hayata?
Bundan mıdır kara çarşafa sarmaları kadınları ya da burka altına gizlemeleri?
12 yaşında kıza tecavüz eden insan müsveddeleri hala içimizde dolaşırken,
hala daha kadınlarda suç bulmaları nedendir?
Neden hafif açık giyinince namusu bozuk ilan edildik?
Neden perdesiz evlere benzetildik?
Pippa Bacca bembeyaz gelinliğiyle ne yazık ki bir soysuz köpeğin kurbanı oldu...
Amacı barışı taşımaktı,  SlovenyaHırvatistanBosnaBulgaristan bu ülkeleri geçti 
fakat "Hoşgörü Ülkesi" Türkiyeyi geçemedi 
kimileri " ne işi varmış bilmediği yerlerde hem de gelinlikle" dedi...
Kimileri ise  cehaletimize, saygısızlığımıza, hayvanlığımıza ağladı..
Ve bu sene yine aynı şey tekrar etti... 
Yine bir turist kadın, Sarai Sierra fotoğraf çekmek için ülkemize geldi ve Picca'yla hemen hemen aynı kaderi yaşadı...
Picca tecavüze uğramış ve boğularak öldürülmüştü... Sarai ise dehlizlerde ölü bulundu.. Henüz ayrıntılar tam olarak verilmedi... Tecavüze uğradığı söylendi- eşi dahi bu soruyu yetkililere yöneltti- pantolonu üzerinde değilmiş ve vücudunun çeşitli yerlerinde kesikler varmış...
Neden millet olarak böyleyiz?
En normal erkek bile iki bacak görünce hayvana dönüyor?
Çok tabu var hayatımızda...
Bundandır taksimde yılbaşı kutlamalarında yamyamların arasına düşmüş gibi hissediyor insan kendini...
Peki ne zaman bitecek bizdeki bu yamyamlık?
Hiçbir zaman...
Kadın hiçbir zaman hak ettiği değeri göremeyecek...
Hiçbir zaman gerçekten özgür bir ülkede yaşıyoruz diyemeyeceğiz....
Sadece projeler düzenlenecek.. Birkaç ünlü telefon başına geçirilecek ve okuyamayan zorla çalıştırılan, evlendirmek istenilen kızlar okula gönderilmeye çalışılacak..
Ama ne yazık ki bu ülkede kadın olmanın zorluğu hiçbir zaman anlatılamayacak...

5 Şubat 2013 Salı

Yumuk

Böyle bazı günler iş yerinde son ses müzik açıp dans etmek istiyorum,
Filmlerde olur ya sokağın ortasında insanlar biranda dans etmeye başlarlar.
Ben de herkes önemli bir şey hakkında konuşurken aniden Micheal Jackson They Dont really Care about Us şarkısının çalmasını istiyorum. Ben o anda ortaya atılıp yıllarda bu şarkıda dans ederken oluşturmuş olduğum koreografiyi yapmak istiyorum. Ya da Beyonce olabilir End of Love şarkısı... 
Bu düşüncelerim gün içerisinde ara ara geliyorlar sonra ya kızım kendine gel mal mısın diyerek geri gidiyorlar....

Onu bunu bırakın da ben pazar gezmeyi özledim... Gel abla gel diye bağıran pazarcıları...
Şu noktada aklıma bir anı geldi...
bir gün istanbul'da bizim semt pazarında geziyoruz Zeyno'yla çorapçının önünde çorap seçerken pazarcı yanımızdaki yaşlı amcaya resmen tekme tokat daldı. etrafta teyzeler öyle film izler gibi izliyorlar. Benle Zeyno Zeyna ve Gabrielle olduğumuzdan kelli tililili zılgıtla kendimizi amazonlarda hissederek pazarcıya bağıramaya saldırmaya başladık. Ne vuruyosun adama falan diye. Pazarcı ise  gayet şiveli bir şekilde :
Bırakayım sizi de parmağlasın
diye bağırdı.... Biz Zeyno'yla sessizce olay yerinden ayrıldık...
Böyle içten pazarcılarımızda var. Allah onları başımızdan eksik etmesin...


Bu da günün şarkısı olsun; 

4 Şubat 2013 Pazartesi

İnsanoğlunun sosyallikle imtihanı

Sosyallik nedir?
Dün kendi kendime bunu sordum...
Kimileri sosyalliği alkolün dibine vurmak çılgınca eğlenmek olarak görür,
Kimileri ailesiyle vakit geçirmeyi,
Kimileri kendi kendine kalmayı ne bileyim kitap okumayı film izlemeyi,
Kimileri arkadaşlarıyla sohbet etmeyi en önemli aktivite  olarak görür...
Şimdi şöyle ki cumartesi çok sevdiğim bir arkadaşım evime geldi , ben onunla kendimi o kadar rahat hissediyorum ki... yani izole bir yere gitsek o bana bildiklerini, tecrübelerini anlatsa inanın çok mutlu olurum..
Bi insan bu kadar bilgiye nasıl sahip olur? hadi bilgili olmayı bırakın bunları karşısındakine hiç sıkmadan aktarmayı nasıl başarır?
Biz onunla saatlerce sohbet ettikten sonra hayatımı gözden geçirdim... Her şeyi doğru mu yapıyorum?
İyi bir insan mıyım? Gerçekten anlattıklarıyla sizi bu düşüncelere sürükleyen arkadaşlarınız varsa onların peşini bırakmayın....
Ve aynı günün akşamında arkadaşım gittikten sonra diğer arkadaşlarla gece dışarı çıktık...
Bi mekan varmış hadi oraya gidelim dendi ve biz de oraya gittik..
Şimdi sabah kendini bulmayan çalışan ben gece eğlencenin dibine vurdum sabah 5'de eve geldim. Siz düşünün.
Ama bu eğlencenin darbeleri ağır oldu; sabah arkadaşım kendini çok kötü hissediyordu...
Ona çorba falan yaptıktan sonra da ikimiz tövbeler ettik...
Ben cumartesi gününde sonra şunu anladım ki ben hoppa eller havaya insanı değilim..
Tamam eğlenmeyi seviyorum ama bangır müzikler eşliğinde yanıp sönen baş ağrıtıcı ışıklar altında değil.. Bana şirin kafeler, ev ortamı, arkadaş sohbeti, anne kucağıyla gelin...
Fonda hafif müzik olsun karşımda en sevdiğim insanlar bir de sıcak bir kahve.. İşte ben böylece sosyallikte tavan yapmış olurum...


1 Şubat 2013 Cuma

Sümüklü kızın yakışıklı prensle sınavı

Şu yaşıma geldim,
hiç bir zaman kendimi en güzel hissettiğim zaman bir yakışıklı ile karşılaşmadım...
Hayat acımasız kötü ve zalim,
Küçükken de(lise yıllarım) ne zaman pijama-dağınık saç- terlik üçlüsü bir araya gelse bakkal yolunda yakışıklı bir çocukla göz göze geldim.. Benim başım öne eğik kaderime küfrederken o ayaklarımdaki anne terliklerine(genelde parmaklar dışarda kalır) bakmaktaydı.
Şu birkaç gündür burnum baraj sızıntısı kıvamında.. Burnumun etrafı ve dudaklarım o kadar kuru ki ikinci GOP projesi benim üzerimde uygulanabilir.
Ve ben bu en sümüklü halimle dün yolda insanüstü bir varlıkla karşılaştım..
Ne Kenan İmirzalıoğlu ne Kıvanç Tatlıtuğ...
Fakat kaderin alnıma işlemiş olduğu yazgım yine baş roldeydi...
Çocukla göz göze geldim saçlar dağınık betim benzim atmış...
o sırada bir hapşırdım allahtan elimde mendil vardı...
Ama ben hapşırınca sese arabalar yol açar, olağanüstü hal ilan edilir, gökyüzünde şimşekler çakar...
Harry Potter'ın ruh emicileri gibi ben de o çıkardığım sesle insanların ruhunu emerim...
İşte bundan mütevellit çocuk bana dünya ahiret bacımsın bakışı attı ve yokluğa doğru yol aldı...

30 Ocak 2013 Çarşamba

kafamda 1500lük ampul

böyle ışık saçan bir ampul var mı bilmiyorum
Ama benim beynim manyak gibi çalışıyor, her şeyi yapmak istiyorum ama bir bok yapmıyorum
Şuanda iş yerindeyim fonda Barış Manço dere boyu kavaklar çalıyor bir sonraki şarkı achta baa vir olacak...

Aklıma gelmişken, Bergüzar Korel'e çok üzülüyorum..
İnsan Karadayıyla öpüştükten sonra akşam eve gelip Sülümanın sakallarıyla karşılaşınca camdan atlar beee

Londra'ya gitmek istiyorum ama nerden nasıl başlayacağımı bilemiyorum....
Vizemi nasıl alıcam, biletler... Offff
Beynim bunlar için çalışmıyor nerde mallık orada ben


Musmutluyum

X kişisi, aşk adamı yok...
Mutluluk sebebim aşk değil (evren duy sesimi)
Postcrossing....
İlk iki kartpostalım elime ulaştı biri Hollanda diğeri Belarus'tan...
İnsan çok seviniyor bi mutluluk doluyor içine...
İş yerindekiler mutluluğum görünce "aaa sevgilinden mi" diyerek sorarak ağzıma mıçtılar çünkü bir erkek arkadaşım yok...
Alnıma mı yazsam acaba??
Ama ben onun yerine kartpostallarımı sarmalayıp mutluluğa ve huzura kavuştum...

İşte bana ulaşan tatlış kartpostallar;

                                                                       Belarus;
Hollanda;



28 Ocak 2013 Pazartesi

İşte ben tam da...

Ben bu aralar çok şanslıyım
 beni seven insanlar çoğunlukta,
İnsanları mutlu etmeye çalışıyorum,
Herkes gülsün istiyorum,
Çok istediğim bir şey gerçekleşti evrene bu yüzden çok minnettarım...

Tek sorun fotoğraf çekemiyor oluşum...
Sevgili Dürri Yekta'nın çekilişini kazandım o kadar güzel ki hediyeler demliği çeyizime sakladım hatta mailleşirken söyledim Dürri Yekta'ya bana kullanmamı tavsiye etti ıhlamur kaynat dedi...
Çok teşekkür ediyorum kendisine beni çok mutlu etti.
Umarım biran önce fotoğraf çekip yükleyebilirim.


Saçlarımı kestirmicem dedim ama dayanamadım yine kestirdim.
Komik olansa,
Kuaförde hep aynı kişiye gidiyordum.
Bir gün Kızılay'da yemek yerken karşılaştım kendisiyle bana iş yerini değiştirdiğini başka yere geçtiğini söyledi.
Aradan baya geçti tabi,
Dediği yere gittim,
Çocuğun adını hatırlayamıyorum bir tek G harfiyle başladığını anımsıyorum o kadar.
Girdim kuaföre etrafa bakındım yoktu çocuk.
Çalışanlara diyorum ki G harfinde biri vardı Kumsal kuaförden buraya geçti.. Hepsi birbirine bakıyor...
Neyse yapacak bir şey yok. Mecbur içlerinden birine teslim ettim saçlarımı...
Çocuk saçımı kesti kuruttu
ben: aaa bu uzun oldu ama (hem çok kısa istemiyorum hem de uzun diyorum)
Çocuk: Tamam o zaman siz en iyisi bana bırakın..
Ben : Eğer kötü olursa ?
Çocuk : O zaman bakarız çaresine...
Sonuçta güzel bi kesim ortaya çıktı...
Kasada çocuk bana diyor ki benim adım Turan unutmayın sakın:)))

Sonra kendimi alışverişe verdim.
Mangoda bir parka beğenmiştim ama kalmamış...:(
Oxxo'dan pantolon altım ispanyol paça .. Çok güzel oluyor iş yerinde topuklularla...
Bütün bunlar cumartesi günü oldu ki sabahında 3 saat boyunca evin her yerini dip köşe temizledim..
Başka zaman olsa kılımı kıpırdatmam:) Cumartesi bir enerji patlaması yaşadım resmen..
Pazar günü film izleyeyim dedim.
Bulut atlasını açtım ama hiçbir şey anlamadım yarıda kapattım. Kendimi kitaplara verdim. Bu ay çok iyi okudum. Benden beklenmeyecek bir performans...


İşte böyleydi benim hafta sonum sizin nasıldı canlar??
 

13 Ocak 2013 Pazar

havada is kokusu var

Aşk yok is kokusu var,
Gece öyle bir rüzgar vardı ki altımıza ettik,
yastığımı kapıp ev arkadaşımın yanına bile gidemedim korkumdan,
yatakta büzüldüm büzüldüm durdum...
Böyle havaları severim ama tadında olsun:)
Gökyüzü gri çünkü bacalardan kapkara dumanlar çıkıyor...
Yüzümde kil maskesi var,
Lale devri boka sarmış...
Çınar mala bağlamış...
Korku filmi izlicem,
Bu havaya ancak böyle güzel tırsıklık gider

9 Ocak 2013 Çarşamba

Tüh tüh maşallah

Analar ne evlatlar yetiştiriyor tüh tüh maşallah,
Fakat bu analar bu evlatları galiba kendilerine saklıyorlar,
Çünkü etrafta hep mallar hep çakallar kol geziyorlar,
Hey gıdısını yediğim tontoş analar hadi salıverin çocukları gari.

8 Ocak 2013 Salı

Aya ilk adım atan ben

Basılmamış kara ilk basan ben olduğumda,
sanki aya ilk çıkan benmişim gibi hissediyorum...
Suratımda bir anlamsız bir sırıtış  ve insanlar bana deli gözüyle bakıyor olabilirler.
Ben karı severim çamurlu olanı değil...
Yokuş bombası Ankara'da karın buz tutmuş hali de çekilmiyor...
Kartalkaya, Uludağ, Palandöken halt etmiş...
Cinnah'ın başında ayağınıza poşetleri geçirin valla sizden çok eğleneni bulamazsınız..

7 Ocak 2013 Pazartesi

Nerde?? Nerede??

Sıcacık yatağım,
tarçınlı karanfilli çayım,
kitabım,
neredeler?
elimde şuanda acımsı bir ofis çayı,
önümde bekleyen bin tane tercüme edilecek belgeler,
Bense hayal alemlerindeyim....

3 Ocak 2013 Perşembe

Film repliği tadında yanılsamalar


İnsan açgözlü olmayagörsün, aldıkça alası, yedikçe yiyesi geliyor..
Brokoli yesem tok tutar mı??
Facebook, twitter, instagram da yılbaşı eğlencelerini paylaşanları kınıyorum...
Tamam eğlenmek herkesin hakkı ama genjler başka insanları da düşünün... Bir sana bir de bana...
Yılbaşı için birkaç sevdiğim blogger'a kart atmıştım ama PTT o kadar gelişmiş ki bence kartlarım şuanda paralel dünyada başkalarının ellerinde olabilir...
Yakında zaman aşımına uğrayacaklar kartlar yazmışım.
And the oscar goes to PTT....
Postcrossing kartlarını da attım Türkiye'dekilere ulaşmayan kartlarım Çin'e Rusya'ya ne zaman ulaşır God Knows...


2 Ocak 2013 Çarşamba

Yeni Yıl

Çılgın partiye katılmadım, içip içip sıçmadım,
Hatta İstanbul'a gitmediğim için kendi kendime kızdım...
Hayır nolamaz diyerek odama kapandım.
Ama sonra saat 23:30da kendime geldim ve yeni yıla arkadaşlarla gangnam dansı yaparak girdim...